Sunday, June 1, 2008

YANIBAŞINDAYIM




Yanıbaşımda, içimde, kırılgan mektuplar yazan kalbimde, yazın sıcaklığını hissetmeyen tenimde, pişmanlıklarımı umursamayan boşverişlerimde, sen heryerdesin.

Sen, ellerimde yılgın rüzgârlardan biriktirdiğim yitik umutlarsın, gözlerimde yağmurların tanelerine saklanıp kalmış tesellisiz aşksın, yüreğimde hasar tespiti henüz yapılmamış derin, depderin yarasın, ayaklarımda taze baharlara inat bol baharatlı yorgunluklarsın, başımda değirmen taşlarının gıcırdayan ağır sesisin, kulaklarımda yangın yerlerinden yükselen bol çığlıklı feryatlarsın…

İşte sen, böyle aklımdasın tüm hücrelerimde...

Ümitleri, beklentileri, coşkuları karanlıktan kurtaran bir ışık, bir mucize, bir dayanak, bir dost ve bir nefes, bir ışıksın sen.

Bense büsbütün yıkılmış, ezilmiş, horlanmış, kaderime terkedilmişim.

Başarısızlıklarım ayaklarımda onulmaz yaralar, gözlerimde katran karası yıkıntılar oluşturmuş. Yüreğim, öfke dolu yüreğim, vicdan hırsızlarına sövmekle meşgûl. Dertler, kederler ve yıkılmışlıklar içindeydim. Umudum sensin yalnızca, senin gece görmemiş umutlarında sakladığın sözlerin.

Sana geleceğim, büyük ellerimin tırnak uçlarına sakladığım masum yalanlarımı anlatacağım. Bahaneler uyduracağım başarısızlıklarıma. Senden iyimser bahaneler uydurmanı isteyeceğim. Yıkılan gururumu onarmanı, kaybettiğim umutlarımı bahar tazeliğinde yenilemeni isteyeceğim. Kendimi kandırdığım düşüncelerimi, öfkelerimi, yılgınlıklarımı, kaybettiklerimi paylaşacağım seninle: En büyük kaybımın sen olacağını biliyorum çünkü...

"Nerelerdesin" diyorsun.Yanıbaşındayım seninle yaşıyorum, masum yalanlarıma âlet ediyorum seni. Öfkelerim, kızgınlıklarım, kırgınlıklarım hep sana dönüyor; başarısızlığımın kalkanı, ümitsizliklerimin ümidi oluyorsun sen. Yitip gitmekte olan zamanı durduruyorsun. İçimde erimekte olan beni görüp, iyimserlikle yoğrulmuş bir savaş başlatıyorsun benim için, belki de farkında olmadan…

Bense biraz öfkeli, biraz mutedil, biraz ümit, biraz ümitsizlik, biraz karamsarlık içinde, biraz da başımda dolaşan savruk rüzgârlar gibi dinliyorum seni.

Ben içinde bulunduğum keşmekeşten kurtulmaya çalışıp daha bir serinkanlı düşlüyorum seni. Seni düşledikçe, kendimden daha çok utanıyorum. Utandıkça da daha çok seviyorum, daha çok bağlanıyorum sana…

Senin, o iyimserliğin ve güzelliğin, beni kopmayacak iplerle bağlıyor hayata, yüreğim açık denizlere açılmış mutlu balıkçılara dönüyor. Gözlerim daha keskin, umutlarım yeni doğan çocuğun azminden daha diri, dipdiri oluyor. Gözlerime astığım karanlıklar aydınlanıveriyor, ellerimde biriktirdiğim yılgınlıklar uçup gidiyor. Sendeki masumiyet kaynaklı riyasız, yalansız, umut dolu sözcükler, tamahkâr umutsuzluklarımı, umuda çeviriyor, alabildiğince mavi-yeşil tonu güzelliklerle doluyor bütün benliğim. Değirmen taşına dönen başım, öğütmekten yorulmadığı karanlık düşüncelerini, yitik umutlarını gıcırdayan sesiyle eritiyor. Bir başka adam oluveriyor; avurdu çökmüş yanaklarım, sert ve keskin bakan gözlerim, karanlık çizgilere boyanmış haşin yüzüm, gülmeyi çoktan unutmuş gözlerim, yılgınlıklar, hüzünler içindeki ruhum müjdelenmiş birer mü’min edâsına bürünüyor. Yaşama hırs ve arzusunu kaybetmiş bir adamken kıpır kıpır oluyorum, hüzün çarşısından satın aldığım ustura ağızlı koyu karanlık düşünceleri apansız fırlatıp atıyorum, yüreğimden ayak parmaklarıma kadar inen umutsuzluklarımı kara kaplı ajandamda bırakıyorum. “Umutsuzluğa kapılmak yok, umutsuzluğa kapılmak yok…” diye aynı cümleyi onlarca kez tekrar ediyorum.




Hayaller kuruyorum: Gemileri gören bir evimiz oluyor; sen de pencereden o çeşit çeşit gemileri izliyorsun, denizdeki hareketlerine bakıp yorumlar yapıyorsun. Gemide çalışan ateşçilerin hayallerinden konuşuyoruz, miçoların ümitlerinden, süvarinin sevgililerinden. Ve dilinin tadı, nefesinin buğusu, ipek teninin huzuru unutturuyor tüm mutsuzluğumu kaybedişlerimi...

Sen, bütün bu düşlerimi, umutlarımı tazeliyorsun sürekli yanıbaşımdasın, beni terk etmiyor gülüşün...

Gözlerime her değişinde gözlerin mevsimler açıyor, hâlâ parlıyor gözlerin. Dudaklarıma her değişinde dudakların huzur doluyor bedenimin en kuytularında dolaşan kanıma, hâlâ ıslak dudakların. Ellerin her değişinde ellerime yenileniyor hayat, hâlâ sıcak ellerin.

Sen umutsun, hayatsın, yüreksin…

En güzel ve en tatlı hatırasın.

Yanıbaşımdasın...

No comments: